EVİMİZİN YENİ PATRONLARI:ÇOCUKLAR! Çocuklarımıza nasıl sınır koymalıyız?
28 Eylül 2024 Cumartesi
Kıymetli Velilerimiz,
Çocuklarınız için her şeyin en iyisini diliyorsunuz. Bu nedenle çocuğunuza yaklaşımınızda her şeyin mükemmel olmasını istiyorsunuz. Ve çocuğunuzun sizden istediği bir şeyi "vermemek” veya çocuğunuza herhangi bir şey için "hayır” demek sizi kaygılandırıyor. Anne babalar olarak çocuklarına hayır derken en çok şu endişeler yaşarlar; “çocuğum bana güvenmezse, çocuğumla olan ilişkim zarar görürse, çocuğumun psikolojisi bozulursa, çocuğum benden nefret ederse, çocuğum artık beni sevmezse, gibi endişeler. Özellikle çalışan anne baba iseniz çocuğunuza sınır koymanız daha da zor bir hal alabilir. Çünkü çocuğunuzla geçirebileceğiniz zaman çok kısıtlı olduğu için bu kısa süreyi sınır koyarak geçirseniz çocuğunuzu mutsuz etmekten korkarsınız.
Peki, sınır koyma konusunda duyulan bu endişeler doğru mu?
Bu sorunun cevabını; “hayır” olarak verebiliriz. Bugün tüm uzmanlar çocuklarımıza sınır koymanın kaygı verici bir durum olmadığını, aksine asıl "sınır koymamanın" endişe verici olduğunu vurguluyorlar. Sınır ve sorumlulukları doğru şekilde belirlemenin, çocuklarımızın psikososyal gelişiminde oldukça önemli bir rolü vardır. Çocuğunuza sınır koyarsanız, sizi daha az sevmesine veya sizin iyi bir anne baba olmadığınızı düşünmelerine neden olmazsınız. Bu sadece anne babalar olarak sizin endişelerinizdir. Asıl çocuğunuza sınır koymuyorsanız endişe etmelisiniz. Çünkü çocuklar için çevresindeki yetişkinler (anne, baba, bakıcı, aile üyeleri, vb.) tarafından “sınırların belirlenmesi” psikolojik ve gelişimsel bir ihtiyaçtır. Çocuğunuza sınır koymayarak bu ihtiyaçlarını karşılamamış olursunuz.
Sınır ne anlama gelmektedir?
Çocuklarımız, kurallarını bilmedikleri bir dünyaya doğarlar. Büyüdükçe kendilerinden beklenenlerin değişmesi ve çeşitlenmesi, durumu daha da zora sokmaktadır. Sınırlar, bu öğrenme ve keşfetme sürecinde çok önemli bir role sahiptir. Çocuklar, dünyayı tanıyıp, kendi başlarına bir şeyler yapmaya, yeni ilişkiler kurmaya başladıklarında değişik tepkilerle karşılaşırlar. Bunlarla başa çıkabilmeleri için ihtiyaçları olan en önemli rehber, net sinyallerdir. Yeni doğan döneminden başlayarak çizilen sınırlar, çocuğa ihtiyaç duyduğu özgürlük, güç ve kontrol imkânını sağlar. Sınırların genel hatlarını ebeveynler belirlemekle birlikte, çocuğun kişilik özellikleri; sınırların şekillendirilmesinde önemli bir etkendir. Ayrıca, her yaş için yeniden ayarlanmalıdır.
Çocukların sınırlara neden ihtiyaçları vardır?
Her çocuğun sınırlara ihtiyacı vardır. Bu sınırlar çocuklarımızın özgürlüklerini sınırlamaktan çok özgürlük alanlarını belirlemekte ve başkalarının alanlarına saygı göstermelerini sağlar. Biz yetişkinler dinleyerek, konuşarak, okuyarak ve deneyerek öğreniriz. Ama çocuklar, daha büyümemiş minyatür büyükler, bu şekilde öğrenmezler. Olaylara büyük gözü ile bakmazlar. Onlar deneyerek, yaparak, sonuçları test ederek, somut yollarla öğrenirler. Aynı davranışın sonuçlarını defalarca, genellikle değişik zamanlarda test ederler. Çünkü gelişen güçlerini, becerilerini, kurallara uymama gibi durumlarda neler olacağını, yetişkinin tepkilerini deneyerek görmek ve kendileri sonuç çıkarmak isterler.
Sınırlar güven verir ve çocuklarımız bizlerden; kendilerini güvende hissetmelerini sağlayacak sınırları çizmemizi ve belirlediğimiz sınırları korumada kararlı olmamızı beklerler. Sınırlarını bildikleri alanlarda kendilerini güvende hissederler. Çünkü sınırı nereden ve nasıl zorlarsa ne ile karşılaşacağını bilir. O yüzden gereksiz hamleler yapmazlar.
Peki, çocuğa sınır koymanın faydaları nelerdir?
Sınırlar çocuğa güvende olduğunu hissettir!
Çocuklar ancak sınırlar olduğunda kendilerini güvende hissedebilirler. Örneğin çok işlek bir kavşakta trafik ışıklarının olmadığını düşünün. Ne hissedersiniz? Kendinizi güvende hissedebilir misiniz? “Kesinlikle hayır” diyebilirsiniz. Çocuklar için de anne babalarının sınır koyması aynı işlevi görüyor. Sınırlar olmazsa çocuklar kendilerini bir karmaşanın içinde kaybolmuş gibi hissederler.
Sınırlar çocuğun sosyal becerilerini ve uyumunu artırır!
Sınırlar konularak büyümüş çocuklar sosyal hayattaki kurallara uyum sağlamakta zorlanmaz. Çünkü toplumda hangi davranışının kabul gördüğünü, hangi davranışının kabul görmediğini anne babaların koydukları sınırlarla deneyimleyerek öğrenmişlerdir.
Sınırlar çocuğun sorumluluk duygusunu geliştirir!
Sınır konulması çocukların sorumluluk alma, kendini kontrol etme, kendi kararlarını verme gibi önemli kişilik özelliklerinin de gelişmesine yardımcı olur. Çocuklar sınır konulduğunda anne babanın sunduğu alternatifler hakkında karar vermek zorunda kalır. Anne babanın sunduğu alternatiflerden birini seçer ve o seçtiği seçeneğin sonucunu kabul ederler. Bu deneyim çocukta sorumluluk duygusunu geliştirir.
Sınırlar aile ilişkilerini iyileştirir!
Sınırları olan bir aile de herkes kendi görev ve sorumluluklarını bilir. Daha az kavga, tartışma ve stres yaşanır. Ailede en çok tartışmalar çocuklara sınır konulamadığı için çıkar. Bu tartışmaların sık yaşanması çiftlerin ve tüm ailenin huzurunu kaçırır. Diğer taraftan çocuğuna sınır koyan anne babalar bu tartışmaları yaşamaz. Çünkü çocuklarıyla güç kavgasına girmez, ona seçenekler sunarak sınır koyarlar. Böylece aile daha mutlu ve huzurlu olur. Bu ailede büyüyen çocuk da daha mutlu büyür.
Kısacası sınırlar hepimiz için gereklidir.
Çocuklarımıza sınır koymazsak ne olur?
Sınırsız yetişen çocuklar, kendisine görünürde sunulan bütün olanaklara rağmen, içsel düzeyde yalnız ve ilgisiz hissedebilirler. Sınırlar çocukların kendilerini güvende ve kabul edilmiş hissettikleri alanlar yaratır. Çocuk böylece kendine özgü varlığının farkına varabilir. Kendine ve başkalarına saygısı gelişir. Kendini başkalarından ayırt edebilir ve kendi varlığını farklılıklarıyla kabul edebilir. Sınırlar olmazsa bireysel özellikler ve kişilik de oluşamaz.
“ŞU HİÇBİR ZAMAN UNUTULMAMALIDIR Kİ SINIRLARI KOYMAK ÖNCELİKLİ OLARAK ANNE VE BABANIN GÖREVİDİR.”
Çocuklara sınırlar nasıl koyulmalıdır?
ÇOK ÖNEMLİ!
I. Aşama
II. Aşama
Anne-babanın çocuğun sınırlandırılacak davranışları üzerinde görüş birliğine varması
Çocuğu eleştirmeden ve düzeltmeden kendisi hakkında konuşmasına fırsat verilmesi Değiştirilmesi uygun görülen davranışın değişmesi için neler yapılabileceğinin çocukla beraber düşünülmesi ve kurallar üzerinde anlaşılması
III. Aşama
Üzerinde anlaşılan kuralların tutarlı biçimde uygulanması
Kurallar ihlal edildiğinde yaptırımların tutarlı biçimde uygulanması
Şimdi gelin sınırlarımızı nasıl sağlıklı koyabileceğimiz ile ilgili küçük ipuçlarına göz atalım.
Sıcak, şeffaf, ilgili ve tutarlı bir anne babanın varlığı, sınırlarımızı belirlemede en önemli şartlardan biridir. Çocukların, kabul gördükleri, sevildikleri ortamda kuralları kabul etmeleri kolaylaşır. Ayrıca sınır koyma süreci bebeklikten itibaren konmalı ve yaş ilerledikçe yeniden düzenlenmelidir.
Burada dikkat etmemiz gereken en önemli nokta; çocuklarımıza vermek istediğimiz mesajları, onların en kolay ve doğru anlayabilecekleri özelliklerde vermektir.
Mesajlarımızı:
1. Sözlerimizle
2. Davranışlarımızla veririz.
*Davranışlarımızla verdiğimiz mesajlar, sözlerimizle verdiğimiz mesajlara uygun olmalıdır ki çocuğumuz bu doğru davranışları tereddütsüz bir şekilde öğrenebilirsin. Çocuklarımızdaki olumsuz davranışların en büyük kaynağı budur. Yani olumsuz davranışların çoğu, verilen mesajların yeterince iyi anlaşılamamasından kaynaklanır.
Sözlü mesajlarınız açık, net olmalı, demek istediğinizi en yalın biçimde ifade etmeli, karışık anlamlar içermemelidir. Örneğin, babasının bilgisayarı ile oynayan beş yaşındaki çocuğunuza “Keşke babanın bilgisayarı ile oynamasaydın!” ya da “Babanın bilgisayarı ile oynamanı istemediğimi biliyorsun!” gibi sözler söylediğimizi düşünelim. Büyük ihtimalle çocuğumuz oynamaya devam edecektir. Çünkü bu durumda çocuğun bilgisayarı bırakması konusunda verilen mesaj, net bir mesaj değildir. Verdiğimiz mesaj ile “Bırakırsan iyi olur ama çok da zorunlu değilsin.” anlamını iletmiş bulunuyoruz. Hâlbuki bu durumda anne, çocuğundan bilgisayarı bırakması konusunda net bir mesaj ilettiğini düşünmektedir. Bu mesaj zaten oynamaktan zevk alan çocuğa yeşil ışık yakar. Belirsiz sınırların sonuçlarını deneyerek öğrenmeye götür. Hâlbuki çocuğunuza “Hemen onu kapatmalısın!” diye daha net bir anlam iletebilirsiniz.
*Çok sık olarak yaptığımız hatalardan biri koyduğumuz yasaklara uymayan çocuğumuzu, sonuç uygulamak için affetmek ve bir daha yapmaması için ona öğüt vermek ya da onu tehdit etmektir. Ama genellikle o yasağın tekrar tekrar yapıldığını görürüz. Sadece sesimiz yükselir o kadar. Davranışlarımız sesimizle uyumlu değildir. Sözlerimiz başka, davranışlarımız başka mesaj iletir. Bu durumda ilettiğimiz mesaj “Bunu yapmanı istemiyorum ama yaparsan da sadece öğüt vermeye, tehdit etmeye devam ederim.” anlamına gelmiyor mu? Bu yaklaşımlar çocuğun istenmedik davranışlarını ortadan kaldırmaz. Etkisiz boş çaba olur.
Aksine, çocuğu bizim öneri ve uyarılarımıza karşı duyarsız hâle getirir. En önemlisi, vermeye devam edeceğimiz eğitim için iletişim kanallarını tıkar.
*Çocuklarınıza koyacağımız uygun kuralların takipçisi olmalıyız. Koyduğumuz kuralları, kendi anlık şartlarımıza ve psikolojimize göre bazen görüp bazen görmezden gelmemeliyiz. Kararlı ve tutarlı olmalı, tekrar eden aynı tür istenmedik davranışlara aynı sonuçları uygulamalıyız. Aşırı duygusallıkla göstereceğimiz yumuşama hem onu tereddüde düşürür hem de daha büyük sürtüşmelere kapı açar. Yani zararı yararından çok olur. Hâlbuki çocuğunuz için “hayır” gerçekten “hayır” anlamına gelmelidir.
*Kuralların konmasında anne ve baba mümkün olduğunca birlikte hareket etmelidir. Aksi hâlde çocuk, iki ayrı mesaj alacak, seçimini kendi isteği doğrultusunda yapacaktır. Bu da doğru davranışın benimsenmesine engel olacaktır. Bu nedenle çocuğumuzun eğitimini paylaşan kişilerle ortak davranışlar oluşturmalıyız.(Anneanne, babaanne, dede, bakıcı gibi)
*Mesajlar çocuğun davranışları üzerinde yoğunlaştırılmalıdır. Yani odak noktası düzeltilecek hareket veya davranış olmamalıdır. Çocuğun benliğini, duygularını, değerini küçülten, inciten söz ve davranışlardan kaçınılmalıdır.
*Sadece kendisinin değil, tüm aile bireylerinin uyması gereken kurallar olduğunu çocuğunuzun fark etmesini sağlamalıyız. Çünkü özellikle anne babaları, kendilerine model alacakları en yakın kişilerdir. Onlarda görerek öğrendikleri olumlu ve olumsuz davranışların çocuklar üzerindeki etkileri büyüktür. Çünkü onlar, çocukların en sevdiği, en çok etkilendiği kişilerdir. Bu nedenle, çocuklarımıza her zaman, her konuda iyi örnek olmaya gayret etmeliyiz. Bazen çocuklar koyduğumuz sınırlar konusunda bizi tartışmaya, pazarlığa veya sınırlarda uzlaşmaya zorlayabilirler. ”Haksızlık ama peki ben bu kadarını yapayım.”, “Bana şunu verirsen yaparım.” gibi. Bu tür konuşmalar uzayacak olursa “Bu konuşmayı bitirdik, bu konuda bir şey söylersen…….. olacak.” gibi davranışsal aşamada yapacağınızı söyleyin. Çünkü bunun tartışılacağı zaman, kurala uyulması gereken zaman değildir. Sonrasında konuşulabilir. Çocukların bu konuşmaları çoğu kez sınırları zorlama çabalarında kullandıkları taktiklerdir.
*Sakinleşme tekniği olarak “Mola” kullanın. Bazen, sınırların uygulanacağı zamanda biz veya onlar gergin olabiliriz. Bu durumda duygularımızı kontrol edebilmek, sakinleşmek için, ”Sanırım ikimizde kızgınız, istersen on dakika odanda veya salonda bekle. Sonra konuşalım diyebiliriz. Moladan sonra “konuşmaya hazır mısın?” diye sorarak başlayabilirsiniz. Eğer, her şey kontrolden yeniden çıkarsa gene mola veriniz. Bu metodu birbiriyle kavga eden çocuklarınız içinde kullanabilirsiniz.
Şimdi bu duruma bir örnek ile bakalım mı?
Diyelim ki çocuğunuz saatlerdir bilgisayarın başında ve siz onu artık oradan kaldırmak istiyorsunuz. Öncelikli olarak bilgisayar kuralını çocuğunuzla daha önceden yukarıda belirtildiği gibi net bir şekilde konuşmuş olmanız gerekmektedir. Çünkü sınırları pat diye çizmeniz mümkün değildir. Ama çocuğunuz doğal olarak bilgisayarın başından kalkmak istemeyecektir.
Bu durumda:
"Biliyorum oyun oynamayı seviyorsun, haftada ……. saat oynamanı normal buluyorum, ama daha fazlasının çocuklar için zararlı olduğunu öğrendim ve saat dolunca bilgisayarı kapatmanı istiyorum” gibi bir net cümle ile çocuğunuz ile konuşun.
Çocuğunuzun yanına geldiniz ve saatin dolduğunu hatırlattınız. Size:
“Biraz daha, biraz daha” dedi ve kapatmak istemediğini belirtti. İşte o zaman:
“Daha çok oynamak istemeni anlıyorum ama ben bunu seninle konuşmuştum. Ben bir anneyim ve senin zarar görmeni istemiyorum. O yüzden şimdi bunu kaldırmak zorundayım”
gibi net bir ifade ile lafı çok uzatmadan ve alışkanlık olmuş gibi aynı şeyleri tekrar etmeden; onu anladığımızı ama kararlı olduğumuzu gösterme zamanıdır!
Burada en önemli şey şudur ki; yüzünüzde kesinlikle yalvarma ya da zaafiyet gösterme gibi bir ifade olmamalıdır. Benim dediğim olacak tarzında güç gösterisi yapar gibi ve çocuğa ruhunun ezildiğini hissettirir bir otoriteye bürünülmesi de hatalıdır. Sakin, kararlı ve şefkatli olunması en iyisidir.
Bu durumda çocuğumuzdan bilgisayarı kendisinin kapatmasını isteyebiliriz. Kapatmamakta direnen çocuğumuza:
“Kapatmazsan o zaman başka bir şeyler yapmak zorunda kalacağım" gibi bir cümle ile taviz vermeyeceğinizi gösterebiliriz. Çocuğunuz o sırada:
"Şu oyunum bitsin kapatayım" diye bir talepte bulunabilir.
Çocuğunuz bırakmayı kabul etmiyorsa taşınabilir bir bilgisayar ise kaldırmak, masaüstü bilgisayar ise fişini çıkarmak ya da güç kablosunu almak gibi bir hareketle kararlı olduğunuzu gösterebilirsiniz.
Sonra çocuğunuz ağlayabilir, saldırgan davranabilir. Saldırgan davranışlar hiç sınır tanımayan çocukların daha çok yaptığı bir davranış biçimidir. Bu durumda yapılabilecek en doğru hareket çocuğu anladığınızı söyleyip, olabildiğince kendi haline bırakmaktır. Ama çocuğunuz bu durumda her ne yaparsa yapsın bunu duyarsız kalmakla karıştırmayalım. Yapmamız gereken şey kesin ve sakin bir ses tonu ile biraz mola vermeyi ve düşünmeyi önermek olacaktır.
‘Gerçek sevgi çocuğumuzun her şeyini kolaylaştırmak mı, yoksa çabalarına saygı göstererek gelişmesine, hayata hazırlanmasına ve sürekli bize güveneceğine, kendine güvenmesine olanak sağlamak mıdır?’
Unutulmamalıdır ki çocuklara “çok rahat” bir hayat sunmak, onlara uzun vadede “yarar” sağlamak değil, “zarar” vermek anlamına gelir.
Ebeveynlerimiz olarak sizlerin koyabileceğiniz sağlıklı sınırlar ve sorumlulukların hepsi okulumuzdaki eğitim ortamlarına da olumlu biçimde yansıyacak, bu da öğrencilerimizin başarılarına katkı sağlayacaktır.
Bahar Demirezen
Psikolojik Danışmanlık & Rehberlik Servisi
Çocuklarınız için her şeyin en iyisini diliyorsunuz. Bu nedenle çocuğunuza yaklaşımınızda her şeyin mükemmel olmasını istiyorsunuz. Ve çocuğunuzun sizden istediği bir şeyi "vermemek” veya çocuğunuza herhangi bir şey için "hayır” demek sizi kaygılandırıyor. Anne babalar olarak çocuklarına hayır derken en çok şu endişeler yaşarlar; “çocuğum bana güvenmezse, çocuğumla olan ilişkim zarar görürse, çocuğumun psikolojisi bozulursa, çocuğum benden nefret ederse, çocuğum artık beni sevmezse, gibi endişeler. Özellikle çalışan anne baba iseniz çocuğunuza sınır koymanız daha da zor bir hal alabilir. Çünkü çocuğunuzla geçirebileceğiniz zaman çok kısıtlı olduğu için bu kısa süreyi sınır koyarak geçirseniz çocuğunuzu mutsuz etmekten korkarsınız.
Peki, sınır koyma konusunda duyulan bu endişeler doğru mu?
Bu sorunun cevabını; “hayır” olarak verebiliriz. Bugün tüm uzmanlar çocuklarımıza sınır koymanın kaygı verici bir durum olmadığını, aksine asıl "sınır koymamanın" endişe verici olduğunu vurguluyorlar. Sınır ve sorumlulukları doğru şekilde belirlemenin, çocuklarımızın psikososyal gelişiminde oldukça önemli bir rolü vardır. Çocuğunuza sınır koyarsanız, sizi daha az sevmesine veya sizin iyi bir anne baba olmadığınızı düşünmelerine neden olmazsınız. Bu sadece anne babalar olarak sizin endişelerinizdir. Asıl çocuğunuza sınır koymuyorsanız endişe etmelisiniz. Çünkü çocuklar için çevresindeki yetişkinler (anne, baba, bakıcı, aile üyeleri, vb.) tarafından “sınırların belirlenmesi” psikolojik ve gelişimsel bir ihtiyaçtır. Çocuğunuza sınır koymayarak bu ihtiyaçlarını karşılamamış olursunuz.
Sınır ne anlama gelmektedir?
Çocuklarımız, kurallarını bilmedikleri bir dünyaya doğarlar. Büyüdükçe kendilerinden beklenenlerin değişmesi ve çeşitlenmesi, durumu daha da zora sokmaktadır. Sınırlar, bu öğrenme ve keşfetme sürecinde çok önemli bir role sahiptir. Çocuklar, dünyayı tanıyıp, kendi başlarına bir şeyler yapmaya, yeni ilişkiler kurmaya başladıklarında değişik tepkilerle karşılaşırlar. Bunlarla başa çıkabilmeleri için ihtiyaçları olan en önemli rehber, net sinyallerdir. Yeni doğan döneminden başlayarak çizilen sınırlar, çocuğa ihtiyaç duyduğu özgürlük, güç ve kontrol imkânını sağlar. Sınırların genel hatlarını ebeveynler belirlemekle birlikte, çocuğun kişilik özellikleri; sınırların şekillendirilmesinde önemli bir etkendir. Ayrıca, her yaş için yeniden ayarlanmalıdır.
Çocukların sınırlara neden ihtiyaçları vardır?
Her çocuğun sınırlara ihtiyacı vardır. Bu sınırlar çocuklarımızın özgürlüklerini sınırlamaktan çok özgürlük alanlarını belirlemekte ve başkalarının alanlarına saygı göstermelerini sağlar. Biz yetişkinler dinleyerek, konuşarak, okuyarak ve deneyerek öğreniriz. Ama çocuklar, daha büyümemiş minyatür büyükler, bu şekilde öğrenmezler. Olaylara büyük gözü ile bakmazlar. Onlar deneyerek, yaparak, sonuçları test ederek, somut yollarla öğrenirler. Aynı davranışın sonuçlarını defalarca, genellikle değişik zamanlarda test ederler. Çünkü gelişen güçlerini, becerilerini, kurallara uymama gibi durumlarda neler olacağını, yetişkinin tepkilerini deneyerek görmek ve kendileri sonuç çıkarmak isterler.
Sınırlar güven verir ve çocuklarımız bizlerden; kendilerini güvende hissetmelerini sağlayacak sınırları çizmemizi ve belirlediğimiz sınırları korumada kararlı olmamızı beklerler. Sınırlarını bildikleri alanlarda kendilerini güvende hissederler. Çünkü sınırı nereden ve nasıl zorlarsa ne ile karşılaşacağını bilir. O yüzden gereksiz hamleler yapmazlar.
Peki, çocuğa sınır koymanın faydaları nelerdir?
Sınırlar çocuğa güvende olduğunu hissettir!
Çocuklar ancak sınırlar olduğunda kendilerini güvende hissedebilirler. Örneğin çok işlek bir kavşakta trafik ışıklarının olmadığını düşünün. Ne hissedersiniz? Kendinizi güvende hissedebilir misiniz? “Kesinlikle hayır” diyebilirsiniz. Çocuklar için de anne babalarının sınır koyması aynı işlevi görüyor. Sınırlar olmazsa çocuklar kendilerini bir karmaşanın içinde kaybolmuş gibi hissederler.
Sınırlar çocuğun sosyal becerilerini ve uyumunu artırır!
Sınırlar konularak büyümüş çocuklar sosyal hayattaki kurallara uyum sağlamakta zorlanmaz. Çünkü toplumda hangi davranışının kabul gördüğünü, hangi davranışının kabul görmediğini anne babaların koydukları sınırlarla deneyimleyerek öğrenmişlerdir.
Sınırlar çocuğun sorumluluk duygusunu geliştirir!
Sınır konulması çocukların sorumluluk alma, kendini kontrol etme, kendi kararlarını verme gibi önemli kişilik özelliklerinin de gelişmesine yardımcı olur. Çocuklar sınır konulduğunda anne babanın sunduğu alternatifler hakkında karar vermek zorunda kalır. Anne babanın sunduğu alternatiflerden birini seçer ve o seçtiği seçeneğin sonucunu kabul ederler. Bu deneyim çocukta sorumluluk duygusunu geliştirir.
Sınırlar aile ilişkilerini iyileştirir!
Sınırları olan bir aile de herkes kendi görev ve sorumluluklarını bilir. Daha az kavga, tartışma ve stres yaşanır. Ailede en çok tartışmalar çocuklara sınır konulamadığı için çıkar. Bu tartışmaların sık yaşanması çiftlerin ve tüm ailenin huzurunu kaçırır. Diğer taraftan çocuğuna sınır koyan anne babalar bu tartışmaları yaşamaz. Çünkü çocuklarıyla güç kavgasına girmez, ona seçenekler sunarak sınır koyarlar. Böylece aile daha mutlu ve huzurlu olur. Bu ailede büyüyen çocuk da daha mutlu büyür.
Kısacası sınırlar hepimiz için gereklidir.
Çocuklarımıza sınır koymazsak ne olur?
Sınırsız yetişen çocuklar, kendisine görünürde sunulan bütün olanaklara rağmen, içsel düzeyde yalnız ve ilgisiz hissedebilirler. Sınırlar çocukların kendilerini güvende ve kabul edilmiş hissettikleri alanlar yaratır. Çocuk böylece kendine özgü varlığının farkına varabilir. Kendine ve başkalarına saygısı gelişir. Kendini başkalarından ayırt edebilir ve kendi varlığını farklılıklarıyla kabul edebilir. Sınırlar olmazsa bireysel özellikler ve kişilik de oluşamaz.
“ŞU HİÇBİR ZAMAN UNUTULMAMALIDIR Kİ SINIRLARI KOYMAK ÖNCELİKLİ OLARAK ANNE VE BABANIN GÖREVİDİR.”
Çocuklara sınırlar nasıl koyulmalıdır?
ÇOK ÖNEMLİ!
I. Aşama
- Ebeveynlerin kendilerine sormaları gereken sorular:
- Çocuğumu ne kadar iyi tanıyorum?
- Çocuğum beni kızdıran x davranışını yaparken aklından neler geçiyor?
- Çocuğum bu davranışı yapınca eline neler geçiyor?
- Çocuğum bu davranışı yaptığında neden bu kadar öfkeleniyorum?
- Kendim ve çocuğum için neler istiyorum?
II. Aşama
Anne-babanın çocuğun sınırlandırılacak davranışları üzerinde görüş birliğine varması
Çocuğu eleştirmeden ve düzeltmeden kendisi hakkında konuşmasına fırsat verilmesi Değiştirilmesi uygun görülen davranışın değişmesi için neler yapılabileceğinin çocukla beraber düşünülmesi ve kurallar üzerinde anlaşılması
III. Aşama
Üzerinde anlaşılan kuralların tutarlı biçimde uygulanması
Kurallar ihlal edildiğinde yaptırımların tutarlı biçimde uygulanması
Şimdi gelin sınırlarımızı nasıl sağlıklı koyabileceğimiz ile ilgili küçük ipuçlarına göz atalım.
Sıcak, şeffaf, ilgili ve tutarlı bir anne babanın varlığı, sınırlarımızı belirlemede en önemli şartlardan biridir. Çocukların, kabul gördükleri, sevildikleri ortamda kuralları kabul etmeleri kolaylaşır. Ayrıca sınır koyma süreci bebeklikten itibaren konmalı ve yaş ilerledikçe yeniden düzenlenmelidir.
Burada dikkat etmemiz gereken en önemli nokta; çocuklarımıza vermek istediğimiz mesajları, onların en kolay ve doğru anlayabilecekleri özelliklerde vermektir.
Mesajlarımızı:
1. Sözlerimizle
2. Davranışlarımızla veririz.
*Davranışlarımızla verdiğimiz mesajlar, sözlerimizle verdiğimiz mesajlara uygun olmalıdır ki çocuğumuz bu doğru davranışları tereddütsüz bir şekilde öğrenebilirsin. Çocuklarımızdaki olumsuz davranışların en büyük kaynağı budur. Yani olumsuz davranışların çoğu, verilen mesajların yeterince iyi anlaşılamamasından kaynaklanır.
Sözlü mesajlarınız açık, net olmalı, demek istediğinizi en yalın biçimde ifade etmeli, karışık anlamlar içermemelidir. Örneğin, babasının bilgisayarı ile oynayan beş yaşındaki çocuğunuza “Keşke babanın bilgisayarı ile oynamasaydın!” ya da “Babanın bilgisayarı ile oynamanı istemediğimi biliyorsun!” gibi sözler söylediğimizi düşünelim. Büyük ihtimalle çocuğumuz oynamaya devam edecektir. Çünkü bu durumda çocuğun bilgisayarı bırakması konusunda verilen mesaj, net bir mesaj değildir. Verdiğimiz mesaj ile “Bırakırsan iyi olur ama çok da zorunlu değilsin.” anlamını iletmiş bulunuyoruz. Hâlbuki bu durumda anne, çocuğundan bilgisayarı bırakması konusunda net bir mesaj ilettiğini düşünmektedir. Bu mesaj zaten oynamaktan zevk alan çocuğa yeşil ışık yakar. Belirsiz sınırların sonuçlarını deneyerek öğrenmeye götür. Hâlbuki çocuğunuza “Hemen onu kapatmalısın!” diye daha net bir anlam iletebilirsiniz.
*Çok sık olarak yaptığımız hatalardan biri koyduğumuz yasaklara uymayan çocuğumuzu, sonuç uygulamak için affetmek ve bir daha yapmaması için ona öğüt vermek ya da onu tehdit etmektir. Ama genellikle o yasağın tekrar tekrar yapıldığını görürüz. Sadece sesimiz yükselir o kadar. Davranışlarımız sesimizle uyumlu değildir. Sözlerimiz başka, davranışlarımız başka mesaj iletir. Bu durumda ilettiğimiz mesaj “Bunu yapmanı istemiyorum ama yaparsan da sadece öğüt vermeye, tehdit etmeye devam ederim.” anlamına gelmiyor mu? Bu yaklaşımlar çocuğun istenmedik davranışlarını ortadan kaldırmaz. Etkisiz boş çaba olur.
Aksine, çocuğu bizim öneri ve uyarılarımıza karşı duyarsız hâle getirir. En önemlisi, vermeye devam edeceğimiz eğitim için iletişim kanallarını tıkar.
*Çocuklarınıza koyacağımız uygun kuralların takipçisi olmalıyız. Koyduğumuz kuralları, kendi anlık şartlarımıza ve psikolojimize göre bazen görüp bazen görmezden gelmemeliyiz. Kararlı ve tutarlı olmalı, tekrar eden aynı tür istenmedik davranışlara aynı sonuçları uygulamalıyız. Aşırı duygusallıkla göstereceğimiz yumuşama hem onu tereddüde düşürür hem de daha büyük sürtüşmelere kapı açar. Yani zararı yararından çok olur. Hâlbuki çocuğunuz için “hayır” gerçekten “hayır” anlamına gelmelidir.
*Kuralların konmasında anne ve baba mümkün olduğunca birlikte hareket etmelidir. Aksi hâlde çocuk, iki ayrı mesaj alacak, seçimini kendi isteği doğrultusunda yapacaktır. Bu da doğru davranışın benimsenmesine engel olacaktır. Bu nedenle çocuğumuzun eğitimini paylaşan kişilerle ortak davranışlar oluşturmalıyız.(Anneanne, babaanne, dede, bakıcı gibi)
*Mesajlar çocuğun davranışları üzerinde yoğunlaştırılmalıdır. Yani odak noktası düzeltilecek hareket veya davranış olmamalıdır. Çocuğun benliğini, duygularını, değerini küçülten, inciten söz ve davranışlardan kaçınılmalıdır.
*Sadece kendisinin değil, tüm aile bireylerinin uyması gereken kurallar olduğunu çocuğunuzun fark etmesini sağlamalıyız. Çünkü özellikle anne babaları, kendilerine model alacakları en yakın kişilerdir. Onlarda görerek öğrendikleri olumlu ve olumsuz davranışların çocuklar üzerindeki etkileri büyüktür. Çünkü onlar, çocukların en sevdiği, en çok etkilendiği kişilerdir. Bu nedenle, çocuklarımıza her zaman, her konuda iyi örnek olmaya gayret etmeliyiz. Bazen çocuklar koyduğumuz sınırlar konusunda bizi tartışmaya, pazarlığa veya sınırlarda uzlaşmaya zorlayabilirler. ”Haksızlık ama peki ben bu kadarını yapayım.”, “Bana şunu verirsen yaparım.” gibi. Bu tür konuşmalar uzayacak olursa “Bu konuşmayı bitirdik, bu konuda bir şey söylersen…….. olacak.” gibi davranışsal aşamada yapacağınızı söyleyin. Çünkü bunun tartışılacağı zaman, kurala uyulması gereken zaman değildir. Sonrasında konuşulabilir. Çocukların bu konuşmaları çoğu kez sınırları zorlama çabalarında kullandıkları taktiklerdir.
*Sakinleşme tekniği olarak “Mola” kullanın. Bazen, sınırların uygulanacağı zamanda biz veya onlar gergin olabiliriz. Bu durumda duygularımızı kontrol edebilmek, sakinleşmek için, ”Sanırım ikimizde kızgınız, istersen on dakika odanda veya salonda bekle. Sonra konuşalım diyebiliriz. Moladan sonra “konuşmaya hazır mısın?” diye sorarak başlayabilirsiniz. Eğer, her şey kontrolden yeniden çıkarsa gene mola veriniz. Bu metodu birbiriyle kavga eden çocuklarınız içinde kullanabilirsiniz.
Şimdi bu duruma bir örnek ile bakalım mı?
Diyelim ki çocuğunuz saatlerdir bilgisayarın başında ve siz onu artık oradan kaldırmak istiyorsunuz. Öncelikli olarak bilgisayar kuralını çocuğunuzla daha önceden yukarıda belirtildiği gibi net bir şekilde konuşmuş olmanız gerekmektedir. Çünkü sınırları pat diye çizmeniz mümkün değildir. Ama çocuğunuz doğal olarak bilgisayarın başından kalkmak istemeyecektir.
Bu durumda:
"Biliyorum oyun oynamayı seviyorsun, haftada ……. saat oynamanı normal buluyorum, ama daha fazlasının çocuklar için zararlı olduğunu öğrendim ve saat dolunca bilgisayarı kapatmanı istiyorum” gibi bir net cümle ile çocuğunuz ile konuşun.
Çocuğunuzun yanına geldiniz ve saatin dolduğunu hatırlattınız. Size:
“Biraz daha, biraz daha” dedi ve kapatmak istemediğini belirtti. İşte o zaman:
“Daha çok oynamak istemeni anlıyorum ama ben bunu seninle konuşmuştum. Ben bir anneyim ve senin zarar görmeni istemiyorum. O yüzden şimdi bunu kaldırmak zorundayım”
gibi net bir ifade ile lafı çok uzatmadan ve alışkanlık olmuş gibi aynı şeyleri tekrar etmeden; onu anladığımızı ama kararlı olduğumuzu gösterme zamanıdır!
Burada en önemli şey şudur ki; yüzünüzde kesinlikle yalvarma ya da zaafiyet gösterme gibi bir ifade olmamalıdır. Benim dediğim olacak tarzında güç gösterisi yapar gibi ve çocuğa ruhunun ezildiğini hissettirir bir otoriteye bürünülmesi de hatalıdır. Sakin, kararlı ve şefkatli olunması en iyisidir.
Bu durumda çocuğumuzdan bilgisayarı kendisinin kapatmasını isteyebiliriz. Kapatmamakta direnen çocuğumuza:
“Kapatmazsan o zaman başka bir şeyler yapmak zorunda kalacağım" gibi bir cümle ile taviz vermeyeceğinizi gösterebiliriz. Çocuğunuz o sırada:
"Şu oyunum bitsin kapatayım" diye bir talepte bulunabilir.
Çocuğunuz bırakmayı kabul etmiyorsa taşınabilir bir bilgisayar ise kaldırmak, masaüstü bilgisayar ise fişini çıkarmak ya da güç kablosunu almak gibi bir hareketle kararlı olduğunuzu gösterebilirsiniz.
Sonra çocuğunuz ağlayabilir, saldırgan davranabilir. Saldırgan davranışlar hiç sınır tanımayan çocukların daha çok yaptığı bir davranış biçimidir. Bu durumda yapılabilecek en doğru hareket çocuğu anladığınızı söyleyip, olabildiğince kendi haline bırakmaktır. Ama çocuğunuz bu durumda her ne yaparsa yapsın bunu duyarsız kalmakla karıştırmayalım. Yapmamız gereken şey kesin ve sakin bir ses tonu ile biraz mola vermeyi ve düşünmeyi önermek olacaktır.
‘Gerçek sevgi çocuğumuzun her şeyini kolaylaştırmak mı, yoksa çabalarına saygı göstererek gelişmesine, hayata hazırlanmasına ve sürekli bize güveneceğine, kendine güvenmesine olanak sağlamak mıdır?’
Unutulmamalıdır ki çocuklara “çok rahat” bir hayat sunmak, onlara uzun vadede “yarar” sağlamak değil, “zarar” vermek anlamına gelir.
Ebeveynlerimiz olarak sizlerin koyabileceğiniz sağlıklı sınırlar ve sorumlulukların hepsi okulumuzdaki eğitim ortamlarına da olumlu biçimde yansıyacak, bu da öğrencilerimizin başarılarına katkı sağlayacaktır.
Bahar Demirezen
Psikolojik Danışmanlık & Rehberlik Servisi